28 Mayıs 2010 Cuma

su kaynatmak

i love this game


bi dünya festivalde ödül almış kısa film...
Bu ay yayınlanan Oyungezer dergisi oyun konsolları ve oyunlar hakkında bi mini dosya hazırlamış, dikkat çekici sayılar ve istatistikler vermişler.
  • Erkek oyun konsolu kullanıcılarının
    %41 i Wii
    %38 i Xbox360
    %21 i Playstation3
    kullanıyormuş.
    Kadınlarda ise;
    %80 i Wii
    %11 i Xbox360
    %9  u Playstation3
    tercih etmiş.
  • PacMan Avrupa Turnuvasını bir türk kazanmış. Avrupa Şampiyonu Fazlı Kandemir 54450 puan yapmış.
  • Şu ana kadar satılan
    Xbox360 ların %23,7 si
    PS3 lerin %10 u
    Wii lerin %2,7 si
    bozuk çıkmış.
  • Dünya'nın en çok kopyası satılan oyunu Mario Bros. muş ve 225 milyon adet satmış
  • 1949 yılındaki bilimsel tahminlere göre geleceğin bilgisayarların 1,5 ton olacağı ön görülüyormuş.

güzel...

sol tarafta karşılıklı dans edenler babanem ve dedem.
dedemin arkasında ağzı açık olanda babam(:

2010/11 Formaları

inter
barcelona
 
 liverpool
 
celtic
marsilya
newcastle united

EURO2016 Fransa'da...

Bu sefer umutluydum alırız diye. Türkiye ev sahipliği hakkını alırsa ilk kez düzenleyecek olması önemliydi bence. Aynı zamanda UEFA sınırlarını doğuya doğruda genişletmiş olacaktı. Ama istediğimiz gibi olmadı işte 7ye karşı 6 oyla kaybettik Euro 2016yı yerinde izleme hakkını. İlk turdaki oylamada, Fransa, Türkiye ve İtalya 43 - 38 - 23 oy aldı. Burada İtalya elendi. 2. tura kaldık. Oylama sonuçlandıktan sonra bizim kanallar röportajlar yaptılar, sırasıyla, önce Abdullah Gül konuştu, pek önemsememişti sanki kaybetmeyi. Yarıştığımız rakiplere dikkati çekmeye çalıştı Fransa'nın İtalya'nın bizden iyi olduğunu kabul eder durumdaydı resmen. Nerdeyse sağlık olsun önümüzdeki maçlara bakıyoruz diyecekti. Daha sonra Şenes Erzik geldi ve çok güzel konuştu, olayların arka yüzünü bilen bi kişi olarak onun söyleyecekleri önemliydi çünkü. 
Söylediklerinden aldığım notlar:
Böyle bir sonuç UEFA başkanı için güzel bir sonuç değil ama Türkiye için iyi bir sonuçtur. Fransa iğne iplikle kazanmıştır. Kazanmak dışında alınabilcek en yüksek oyu aldık...
84'te UEFA'da Fransız başkan vardı, Fransa ev sahibi oldu, 92'de İsviçreli vardı ve onlar kazandılar, bu seferde Platini. Bizim bu finali almamız içinde bi başkan mı çıkartmamız gerekir sorusuna:
Heralde diyerek geçiştirdi.
Ayrıca "Platini'nin Cumhurbaşkanı'na yaptığı ayıptı" dedi. bende beğenmedim. Burda bahsettiği olay Sarkozy geldiğinde tüm üyeleri tanıştırırken aynı özeni Gül'e göstermemesiydi.
Herkes temsil ettiği ülke için çalışma yapar ben ne yaptığımı herkese anlatmam. Benim şimdiye kadar konuşup söz aldıklarımın sayısı 5-6 ydı. Onlarda eksiksiz oy verdiler bizim projemize.
"3. kez istemiştik turnuva ev sahipliğini, bu kez olur diyorduk, o yüzden hayal kırıklığı yaşıyorum. Gençler bundan sonra devam eder gene katılırız" dedi.
Politikanın çok değişik faktörleri var. Bunların içine girmek istemem dedi.
"Gençler bundan sonra devam eder" sözü üzücü Türk Futbolu için, bana şunu anlatıyor: ŞeneS başkan sanırım UEFA'daki görevini bu dönem sona erdircek.
Bidaha Şenes Erzik gibi birisi oralara gelir mi? Hiç sanmıyorum.
notlar:
Son oylamaya 13 kişilik icra komitesi üyeleri katılıyor. Bu komitede ki İsrail, Kıbrıs ve Ukrayna bizim 3-0 geride başlamamızı sağladı. 7yi bulmak içinde Platini'ye 4 kişiyi bağlamak kalmış sadece.
2016'ya Fransa'ya gidermiyiz bilmem. Ucuz uçak bileti, konaklama ve maç biletlerine bakmak lazım. Ama şu güzel olur: Euro2016 finalinde Fransa'ya koyup kupayı onların evinde, onların elinden almak güzel olmaz mı?

UERO 2016

Cenevre'de ki EURO 2016 sunumunu izliyorum. Önce Defne Samyeli çıktı ve Türkiye'yi tanıtan videoyu izledik. Daha sonra Mahmut Özgener çıktı sahneye. Türkiye ile ilgili tanıtımlar devam etti. Başbakan Recep Bey Brezilya'da olduğu için daha önce çekilmiş bir videoyla katıldı ve devlet güvencesinden bahsetti. Daha sonrada Abdullah Gül çıktı sahneye. Burda dikkat çekense cumhurbaşkanı seviyesinde toplantıya katılan ülke olmamız olayı ne kadar ciddiye aldığımızı gösterdi.
Sunum içinde dikkat çekenler:
Bu turnuvayı düzenlemek genç nüfus için çok önemli.
Türkiye daha önce böyle büyük bi turnuva düzenlemedi.
Türkiye'de ki herkes bu turnuvaya ev sahipliği yapmak için bekliyor.
Sunum sonunda genç nüfusu öne çıkarttık ve çocuklarla şöyle bitirdik:
We are the future 
Give us a chance
It is time for turkey
Sunum başarılı geçti birazdan İtalya'yı sonrada Fransa'yı izlicez.
Ama kısa bi yorum yapmam gerekirse.  Fransız olan UEFA başkanı Platini'nin ülkesinin alması hiç sürpriz olmaz. 2. güçlü aday biziz.
Saat 14.00 te son karar verilecek bakalım sonuç ne olacak.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Retro Alarm Clock:
Nette dolaşırken buldum bunu. Aslında bitane benimde olsun dediğim parçalardan. Bu saatin sol taraftaki saatlerin ve dakikaların atış hareketini hep filmlerde görmüş ve hasta olmuşumdur. En son Hollanda'ya gittiğimizde tren istasyonlarındaki göstergelerin böyle olmasıda şaşırtmıştı beni. Pıtır pıtır dönüyolardı. Eski ama güzel teknoloji. Pahalıda değil bu alarm clock.. 24$ a satıyo sahibi. Ama sadece Amerika ve İngiltere'ye sattığından alma durumumuz yok. Bizede sadece bakmak kalıyo sanırım. Olsa güzel olurmuş...

25 Mayıs 2010 Salı

ilk anket sonuçlandı

Geçen Bursaspor'un şampiyonluğundan sonra bi anket başlatmıştım...
Bidaha şampiyon olabilirler mi diye...
Ben oyumu "nah olur" dan yana kullanmıştım...
Sonuç gösterdiki tekrar olabileceğinden emin oy kullananlar...

ya böyle olsaydı(:

Düşük bel mi?

Işıkta bi sıkıntı var mı ki ya?
mı ki ya(:

2mayıs10 Çorlu

memet amcam
babamın büyüdüğü ev
trenle gitmiştik buda istasyon
Kurtlar Vadisi bitmedi Lost, dün gece yayınlanan uzun bölümüyle sona erdi valla. Lost'a yıllarını vermiş olanlar umarım finalinden tatmin olmuşlardır. İzleyip dakikalarca tartıştıkları şeylere cevap bulmuşlardır heralde. Gerçi 2buçuk saatte 6 yıldır biriken sorulara cevap vermesi zor senaristlerinde. Lost'tan bildiğim ve merak ettiğim tek şey olan şu sayılar ne anlama geliyomuş ya?
Artık şu muhabbetleri duymıcak olmak güzel:
"sen kaçtasın?"
"ben 4ün 2sindeim, 2 bölüm daha indirdim ama izlemedim daha"
Noluyomuş adada, harbiden düşmüş mü o uçak, rüya mı görmüş biri, flashback nereye kadar dönüyo, hikayemi hepsi?
Bu arada:
Ezel bitiyo mu devam mı edecek seneye?

imaj yaz'10

Fransızca'dan dilimize giren bu kelime görüntü anlamına gelir... Orijinali "image"dır. Kıyafet , saç-sakal, makyaj gibi şeylerden oluşur bence... ilk intiba da denebilir.
Bide:
İmaj hafızalı jöle var...
Unutmadan:
İmaj hiçbirşeydir, susuzluk herşey...
Bu arada:
Yakıştı sevgilime...
Bu sene 649.su düzenlenecek olan geleneksel Kırkpınar Yağlı Güreşleri'ne Japonya'dan özel misafirler gelecekmiş. Japonya'da 1500 yıldır geleneğini devam ettiren Sumo Güreşçileri ozel gösteri için gelecekmiş.
Edirne Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre: geçen sene için yapılan hazırlıkların bazı sıkıntılardan dolayı gerçekleşmediğini fakat bu sene "Sumo ve Kırkpınar" buluşmasının gerçekleşeceği anlaşılıyor. Kırkpınar Yağlı Güreşleri'nin Sumo kadar eski olmasada köklü olduğunu, dünya tanıtımı konusunda zayıf kalındığını söyleyen vali, Japonya'dan beş güreşçi, beşte teknik eleman geleceğini iletmiş. Dünya çapında Edirne denince Selimiye Camii kadar Yağlı Güreşlerin gelmesinide istiyoruz demiş. Kim demiş(:
Sumocuların kendi aralarında dövüşeceklerini, bizim yağlı pehlivanlarla dokunmayacağını belirten Vali Büyük, aynı zamanda Japonların belgesel çekimi yapacaklarınıda eklemiş. Bununda tanıtım için onemli olduğunu söylemiş.
Bu arada:
Yağlı Güreşler 21-27 Haziran'da her zamanki yerinde. Muhtemelen TRT3 yayınlar. TRT international yayınlasın amaç tanıtım değil mi kardeşim?

24 Mayıs 2010 Pazartesi

AEK taraftarı


AEK - Olimpiakos maçında bi taraftara tribün yetmeyince olan olmuş(:
Facebookta sadece yüzünü gördüğünüz kızlara kanmayın...
Aşağıda gizledikleri bişeler olabilir...
Maşallah...

Bu aralar bu tarz aksak ritimleri seviyorum, dinliyorum. Müzik türü üzerine biraz araştırdıktan sonra sizede bişeyler yazıcam. İzleyin ve de dinleyin. Bu arada bi iPhone um olsaydı bende yapardım bole müzikler...
Bugün gündüz saatlerinde bilgisayar, televizyon karışık takılırken sözlük okuyodum. Bi süre martı üzerine geyik döndü: muhabbet "simit için gelen martıya üçgen peynir atmak" tan çıktı...
Çok değişik şeyler atılabilirmiş meğerse martılara. Seçtim biraz...
Simit için gelen martıya çay atmak
Simit için gelen martıya kafa atmak
Simit için gelen martıya çalım atmak
Simit için gelen martıya trip atmak
Simit için gelen martıya can simidi atmak
Simit için gelen martıya hava atmak
Simit için gelen martıya laf atmak
Simit için gelen martıya bok atmak
Simit için gelen martıya boyoz atmak
Simit için gelen martıya fırça atmak
Simit için gelen martıya düğüm atmak
Simit için gelen martıya dil atmak
Simit için gelen martıya imza atmak
Simit için gelen martıya gol atmak
---
Bide:
Peynir için gelen simitçiye martı atmak

halı saha maçı

Bu hafta 8 kişilik kadroyu erken topladığımızdan, takımlarıda kurduğumuzdan sıkıntısız ve sancısız bi şekilde halısahaya gittik. Kurduğumuz kadrolara iki tarafında itirazı olmadı ve maça başladık. Klasik bi şekilde maçın başlamasıyla geriye düştük. Tabelayı Levent abi tuttu. Tutarken de arada "2-2 mi oldu?" diye baardı. Anlamadım biz skor deil fark tutuyoruz çünkü. Ne demek istediğinide kavrayamadım doğrusu. Gelelim maça...
Maça gitmeden önce evde yaklaşık yarım kilo çilek yedim, yanımada buzdolabı poşedine biraz erik alıp gittim. Bilemezdim ki hata yaptığımı. Maçta kötü etkisi oldu. Şişirdi beni. Bi ara dalağımın olduğu yerde bi şişkinlik ve ağrı hissettim. Sanırım çilekler ve erikler oraya toplanmışlardı. Ve de tepkiliydiler. Bu tepkiden dolayı bu hafta pek iyi performans gösteremedim. Bu maçta asıl dikkat çeken, sadece ben değil diğer takım arkadaşlarımında bacak aralarından (beşlik die tabir edilen bölge) geçen toplardı. Heralde maç boyunca benim beşlikten 20-25 tane top geçmiştir.
Bu haftaki maçta her zaman ki kadromuzdan farklı olarak Uğur Tan vardı. Uğur gayet istekliydi vede koştu. Kalede etkiliydi. Güzel toplar çıkardı, dikkatliydi. Abisi Yaşar'ın performansında bi düşüş var sanki bu aralar. BİM'den aldığı ürünler pek yaramıyo bence Yaşar'a. Olmaz brownilerle, çikolatalı gofretlerle. Bülent abi ileride yalnız kaldı, etkisizdi. Ben pek koşamayınca gereken desteği veremedim. Kalede çubuk gibi duran adamların üstüne üstüne vurdu hep.
Yalçın şımarıktı bu haftaki maçta. Tüm gollerini klasik hareketiyle atmak istedi. Sanırım başarılı olamadı. Ama bi kaç tane gol attı genede. Ali'nin maç içinde ayağı çekti şaşırtıcı şekilde kalede uzun süre kaldı. Kalede etkiliydi. Kafayla aşırtarak attığı gol hala gözümün önünde. Şans yanındaydı. Düşünmesi güzeldi en azından. Erasmus Orhan güzel ve kaleyi bulmayan şutlarıyla akıllarda kaldı. Topa vurmak için yaklaşırken bağırması ise hoş görüntüler oluşturdu. Uğur Toksoylu maçlardaki iyi performansını sürdürdü. Güzel pas ve şutlarıyla dikkat çekti.
Bu maçta da tabelaya itirazlar oldu. Levent abi İstanbul 12. noteri gibi köşeden skoru duyurdu bize. Gayet güvenilir ve emindi.
Bu arada:
Bizim takıma sezon içinde bi takviye yaptık. Levent abinin bacanağı Fatih abiyi maç başına 3 şişe Efes'e takıma dahil ettik. Tüm taraftarlarımıza duyurulur.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Bir yanlış anons vakası daha

Biraz önce CHP Kurultayı'na bakıyodum televizyondan. Bi yanlış anons olayıda burada yaşandı. Rahşan Ecevit girdi salona. Fakat anons yapan adam, Kılıçdaroğlu salona gelmiştir diye çığırdı.

21 Mayıs 2010 Cuma

23Nisan'da olduğu gibi 19Mayıs'ı da fırsat bilip bişeyler yaptık...
Babam, ben ve sevgilim Polonezköy'deydik...
Gezdik, dolaştık, mangal olayına girdik...
Ayrıntılar yakında...
Yrn cuma... Halısaha günü... 
8 kişilik kadroyu kurmakta zorlanmadık bu sefer. Erken organizasyona girdim ve çözdüm. Tam kadro şöyle:
Erasmus orhan, kaan, ali, yalçın, bülent, uğur, yaşar ve uğur tan...
Bence takımlar böyle olsun (tabi itiraz olmazsa):
kaan, bülent, yaşar ve uğur tan kardeşler
ali, uğur, yalçın, erasmus orhan

20 Mayıs 2010 Perşembe

Müjde Bihter donu geldi...

Yapma Bühlül o senin yengen...
Babam bıçkın delikanlıyken...
Eski zaman photoshop u...

Mehmet Aurelio'nun kaçırdığı penaltı


Aurelio'nun kaçırdığı penaltı 20. saniyeden sonra...

Soul Kitchen Soundtrack

İndirilesi, dinlenesi güzel bi albüm...
Bu adresten indirip dinleyebilirsiniz...

Kınalıada



18 Mayıs, yani dün babam, adil, ben Kınalıada'ya gittik. Adil'in eniştesinin bakkalı var orda. Annesi, ablası ve yeğeni ordaydı zaten. Ada sezonunuda böylece açmış olduk. Hava sıcak değildi soğukta değildi. Adayı turladık, bişeyler yedik, dükkandaki ürünlerin dizilmesine yardımcı olduk, bisikletle gezdik. Güzel geçti akşamda 19:10 vapuruyla geri döndük. Giderken vapurda baya arap turist vardı bu arada. Bu arada vapurda gezici çay satıcılarından birisinin arap turistin birisine gözümüzün önünde çayı 2katına yerleştirdiğine şahit olduk.
Kınalıada'ya kısaca Kınalı denir. Toprağının rengi kına rengi olduğundan böyle söylenirmiş. Prens adaları arasında büyüklük anlamında 4. olanıdır. Adalardan İstanbul'a en yakın olanıdır. Ada vapurlarının Kabataştan kalkıp Kadıköy'e uğradıktan sonra ilk durak yeridir. 50 dakika içinde şehir hayatından kurtulabilirsiniz. Tepesinde duran ve kirpi görünümü veren vericileri ile kolayca ayırt edilir. Heralde bu antenler sayesinde telefon ve televizyon ların en iyi çektiği adadır. Diğer adalar gibi hafta sonları insan işgaline uğrasa da hafta içi sakin bir hayat isteyenler için idealdir. Motorlu araçların yasak olduğu, fayton bulunmayan tek adadır. Dolayısıyla hava ve gürültü kirliliği yoktur. Sosyal hayattan uzak, temiz hava arayanlar için ideal yerdir. Büyükada'dan daha az popüler olan Kınalı, daha nezih, sakin ve sevimli bi adadır. Mangal yapmanın yasak olduğu ve iskele çıkışında elinizdeki mangalın adadan ayrılıncaya kadar polis tarafından el konulduğu adadır. Ama adadaki marketlerden pratik yada klasik mangal temin edilebilir. Mangal için Heybeliada yada Büyükada tercih edilmelidir. Ermenilerin, rumların ve türklerin bi arada yaşadığı bi adadır. Adanın dini yapıları; Kirkor Lusarovic Ermeni Kilisesi, Panagia ve Khristos Manastırı ile değişik bir mimarisi olan Kınalı Camiidir. 
Diğer Prens adaları gibi eskiden sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Malazgirt'te yenik düşen Romen Diyojen gözleri kör edildikten sonra buraya sürülmüş. Yürüyüş yolu olarak parkur hemen hemen 5 kilometredir. Tempolu bi yürüyüşle ada turu bir saatte tamamlanabilir. Dik yokuşları vardır. Neredeyse tüm sahil plaj şeklindedir. İskelenin hemen yanından insanlarin denize girdikleri adadır. Kalacak yer olmaması şaşırtıcı ve ayıptır. Ayrıca hiç bir banka yada bankamatik yoktur bu adada. 
Kısaca:
Gezilip, görülesi ve hatta yaşanılası yerdir.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

mutluluk

19 Mayıs Kutlu Olsun

19 Mayıs 1970
Annem kutlamalarda görevli

19Mayıs yazısı

 19 Mayıs: Ulu önder, bizi yoktan var eden, sarı saçlı mavi gözlü dev Mustafa Kemal Atatürk'ümüzün pusulası bozuk olduğundan sahili takip etmek zorunda kalan bir gemiyle Samsun'a çıktığı tarihtir. Atatürk'ün Samsun'a/Anadolu'ya ayak basmasıyla milli mücadelemizde başlamıştır.
Bu bayramın adı 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı değil, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'dır. Atatürk doğum gününü soranlara "19 Mayıs" diye cevap verirmiş.
Gençlere armağan edildiğinden, liselilerin kutlamalarda görev aldığı bayramdır. Okul yıllarında "ilkokullarda tatil mi?" gibi soruların sorulduğuna çok şahit olmuşumdur. Lisedeyken bende katıldım kutlamalara görevli olarak. Lise 1 ve 3 te. 1de 120 kişilik bi erkek grubuyla katılmıştık. 3te de sevgilimle görev almıştık, okuldan bi tek ikimiz görevliydik, o okul flaması bende Türk bayrağı taşımıştım. Bu arada tribünde oturan öğrencilerin, direktif doğrultusunda bacaklarının arasındaki renkli kartonları kaldırarak oluşturdukları güzel görüntü ve kareografileri hep sevmişimdir.
Stadtaki kutlamalar bi kaç saat sürsede, 3-4 hafta hazırlanılan bir bayramdır. Öğrenciler derslerden kaçıcaklarını düşünerek, gönüllü katıldıkları çalışmalar genelde düşündükleri gibi geçmez. Güneş, sıcak, açlık, susuzluk gibi zor şartlarlada mücadele ederler. Amele yanığı garantilidir. Kimi beden hocaları, öğrencilerinin düzenli gözüktüklerini düşünerek ceket çıkartmalarına bile izin vermez ve içten içe yanmalarına sebep olurlar. Eziyet bu kadarlada kalmaz. Mantıksız kostümler seçilir genelde. Erkeklere capri, pembe tayt, pembe şort, dar ve fırfırlı gömlekler falan giydirirler. Heralde bu kıyafet modelleri 60lı 70li yıllardan kalmadır. Atatürk gibi biri gelse ve bayramlarda kullanılan kostümlerde bi inkılap yapsa ii olmaz mı? Tabi bunun yanında, yapılan danslarda da bi düzenlemeye gidilmeli sanki... Diğer taraftan bakarsak beden eğitimi hocaları içinde bir ızdırap halidir bu 19Mayıslar.
Olaylar, gönüllü olarak katılan öğrencilerin istediği gibi olmayabilir her zaman: Sınıfın bir kısmı 19 mayıs çalışmalarında güneşin altında kavrulurken, çalışmalara katılmayan grup okulda bir şekilde vakit geçirir. öğretmenler, provalardaki öğrenciler konulardan geri kalmasın diye ders işlemez. İzin verilirse okul bahçesine çıkılır, top oynanır, maç yapılır. İnekler tabikiyle test çözer.
Bizim katıldığımız senelerde Deniz Lisesi'nin yaptığı kule gösterisi çok etkileyiciydi kesinlikle.
Öneri:
19 Mayıs'ta Turkcell "kampüscell"lilere, Avea'da "Patlıcan"lılara bedava kısa mesaj promosyonu yapabilir mesela.
Bu arada:
Samsun'a çıktığında,
ona da demişlerdir mutlaka:
Amman yaa...
Boşver abi yaa,
Memleketi sen mi kurtaracan?
Mustafa kemal abi yaa
(alıntı: metin üstündağ)
Umarım:
Bu sefer bayram namazını kaçırmam.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Birlik olmaya ihtiyacımız var!


Adamlar güzel hazırlamışlar, kesinlikle başarılı.

rakamlarla lale

Daha önce bu linkteki yazımızda istanbul'un laleleri hakkında bişeyler yazmıştık... Geçen gün belediyenin aylık bülteninde yazıma cevap olabilecek bişeyler okudum. Onları sizinle paylaşmak gerekir. Bakalım belediyeye göre "Rakamlarla Lale" ne durumdaymış...
5. Uluslararası Lale Festivali kapsamında Silivri'den Tuzla'ya 9milyon 300bin adet lale dikilmiş. 27'si ağırlıklı olmak üzere 82 lale türü kullanılmış. Laleler 1milyon 488bin TL ye mal olmuş. 2004'ten bu yana toplam 45milyon 475bin adet lale dikilmiş ve bu lalelerin temini için 2004  yılından bu güne kadar 4.4milyon TL harcanmış.
Laleler Konya Çumra başta olmak üzere Silivri, Çatalca, Şile, Pamukova ve Geyve köylüleri tarafından yetiştirilmiş. Yerli lale üretimi köylülere 204bin 54TL kazandırmış. İstanbul'da Alım Garantili Lale Soğanı Yetiştiriciliği Sosyal Sorumluluk Projesi çerçevesinde ürettirilen lale soğanları karşılığında 2008'de 9 üretici köylü aileye 63bin 700TL, 2009 yılında 23 üretici köylü aileye 140bin 354,62 TL, toplamda 204bin 54TL ödenmiş. Erkenci laleler Mart ayı ortalarında açmış, Nisan ayı içinde normal laleler ve Mayıs ayında da geç açan laleler görülüyormuş. Yaklaşık 2-3 ay boyunca lale, sümbül, nergis gibi diğer soğanlı bitkiler şehri süsleyecekmiş.
8 Eylül 1973
annem ve babam
sizi seviyorum...
dualarım seninle...

açıköğretim finalleri

Açıköğretim final sınavlarına giriş kağıdım geldi... Vize sınavlarına Yıldız Teknik Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü'nde girdim. Geçenlerde Ali kankamla muhabbet edioduk artık İTÜ'de girersin sınava dedi. Öylede oldu. İlk gün İTÜ Gümüşsuyu, ikinci günde İTÜ Maslak'ta gircem sınavlara. İlk sınavlardan sonra, gözüken o ki: 50 ve civarı not alırsam tüm derslerden geçmiş olujam. Bakalım nasıl oljak neticeler...

ince ayrıntılar -11

beyin

ince ayrıntılar -10